Ben giyinip evden çıkacağım. Bir apartman kapısının önüne geleceğim, durup önce apartmanın ismine, sonra zillere bakacağım. Zildeki bir isim hoşuma gidecek, hemen oracıkta zahmetsizce sokağının, apartmanının adını, daire numarasını zarfın üstüne yazacağım. Sonrasında, derhal oradan uzaklaşacağım. Postaneye gidip Şef'ten -postanenin şefi, eski ahbap, uzun hikâye- mektubumu postalamasını rica edeceğim.
Platonik posta! Yapacağım şey bu.
On dokuz yaşındaydı ve insanlardan kopmuştu. Ne buluşmak istiyordu onlarla, ne de karşılaşmak. Konuşup yanlış anlaşılmaktansa, yazının güvenli ritmini tercih etti. Kapısını kapadı, kalbini açtı. Böyle böyle başladı mektup yazmaya. Kimseye söyleyemediklerini herkese anlattı. Günlerce, haftalarca, aylarca... Ve sonunda, hiç beklemediği birine yakalandı!..
Gözlem gücünün yansıdığı kitaplarıyla sevilen İrem Uşar'ın ilk kez 2008'de yayımlanan romanı, gözden geçirilmiş baskısıyla ON8'de. Bir gencin yaşamındaki özel bir döneme, onun saklanmak ve erişmek, silikleşmek ve görünür olmak arasındaki gelgitine tanıklık eden Ben Ayrıkotu, gerçeklik ve hayal dünyası arasında usulca geziniyor. İnsanın karmaşık duygu durumlarını, iç hesaplaşmalarını ustalıkla çözen romana İstanbul'un birbirinden farklı ve özel mekânları ev sahipliği yapıyor. Ödüllü çocuk kitaplarının yazarı İrem Uşar, genç ve samimi üslubuyla her yaştan okuru kucaklıyor.
(Tanıtım Bülteninden)
Platonik posta! Yapacağım şey bu.
On dokuz yaşındaydı ve insanlardan kopmuştu. Ne buluşmak istiyordu onlarla, ne de karşılaşmak. Konuşup yanlış anlaşılmaktansa, yazının güvenli ritmini tercih etti. Kapısını kapadı, kalbini açtı. Böyle böyle başladı mektup yazmaya. Kimseye söyleyemediklerini herkese anlattı. Günlerce, haftalarca, aylarca... Ve sonunda, hiç beklemediği birine yakalandı!..
Gözlem gücünün yansıdığı kitaplarıyla sevilen İrem Uşar'ın ilk kez 2008'de yayımlanan romanı, gözden geçirilmiş baskısıyla ON8'de. Bir gencin yaşamındaki özel bir döneme, onun saklanmak ve erişmek, silikleşmek ve görünür olmak arasındaki gelgitine tanıklık eden Ben Ayrıkotu, gerçeklik ve hayal dünyası arasında usulca geziniyor. İnsanın karmaşık duygu durumlarını, iç hesaplaşmalarını ustalıkla çözen romana İstanbul'un birbirinden farklı ve özel mekânları ev sahipliği yapıyor. Ödüllü çocuk kitaplarının yazarı İrem Uşar, genç ve samimi üslubuyla her yaştan okuru kucaklıyor.
(Tanıtım Bülteninden)
Çok fazla kişinin bilmediğini düşündüğüm çok güzel bir kitapla karşınızdayım. Açıkçası ben de kitap alışverişi yaparken tesadüfen fark ettim bu kitabı. İsmi ilgimi çekti, arka kapak yazısı ise hemen sepete eklememe neden oldu :)
Kitabımızın konusu gerçekten ilginç . 19 yaşındaki karakterimiz platonik mektuplar yazmaya karar veriyor. Rastgele adreslere yüzlerce mektup gönderiyor, iki yıl boyunca resmen eve kapanıyor. Biz bir bölümde bu mektubu sonraki bölümde ise mektubu bulan kişinin hayatından bir kesit okuyoruz.
Konu gerçekten çok güzel, yazar güzel işlemiş ve sonunda gerçekten şaşırttı beni. İrem Uşar' ın dili oldukça güzel. Sade ve akıcı bir anlatımı var aynı zamanda edebi olarak da doyurucu.
Ben Çağdaş Türk Edebiyatı okumayı seviyorum.Yazarın başka kitapları çıkarsa onları da mutlaka okuyacağım .
"İşte,onun dışarıdan görünen ağırlığı, sessizliği de bundan. Çok fazla sesten sessiz, sonsuz düşünceden fikirsiz, telaşlı içsesinden heykel olmuş."
"Onlar kendilerini çok kalabalık sanıyorlar. Aslında nüfusları o kadar değil. Böyle görünmelerinin asıl nedeni, kendilerini gerçekte olduğundan çok daha 'fazla' sanmaları."
"O gün anladım, insan insana çoğu zaman yalan söylüyor. Kendini korumak için diğerini kandırıyor. Kendini göstermemek için, gururuna yediremediği için, uzun uzadıya uğraşmamak için, bıktığı için, doğrular işine gelmediği için ya da umudu tükettiğinden, saklanıyor."
"Bedeni oradayken aklı hep başka yerde. Hep kendinden biraz önde gidiyor. O mahcup, utangaç halleri üstüne yapışmış, bir türlü kendinden sökemiyor. Aslında başka biri o, ama kim olduğunu unutturmuşlar. Kim olduğunu öğrensin istememişler."
"Çoğu zaman uzak gördüğü, ama sıklıkla hayal etmekten kendini alamadığı gerçeği, isterse pekala yaşayabileceğinin farkına varınca, insanın içinde tuhaf bir özgürleşme büyüyor. Ben de kendi içimde öyle büyüdüm."
"Alışkanlıklar... kopyalamalar... alıp getirmeler... tam da bir öncekinin yerine koymalar... İnsanın en iyi bildiği şey bu, değil mi?"
"Işık umuduyla tünel kazmak bazen iyi gelir."
"O zaman nasıl oluyor da, bir başkasınınkiyle mutlaka kesişecek duygular yaşarken, bu kadar az anlıyoruz birbirimizi? Nasıl oluyor da, bu kadar yalnız kalıyor, uzun sessizlikler yaşıyoruz? Söyleyeceklerimizi birçok kez düşünüp, sonra bambaşka konuşuyoruz? Ve, öyle ya da böyle, yalnızlıktan hoşnutken bile, sonunda mutlaka dostluk, aşk arıyoruz?"
Fotoğraf çekimini sabote etmeye çalışan kedimi de aşağıda görebilirsiniz :P
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder