CAN YAYINLARI - 211 sf.
Arka kapak yazısı:
Romanımızın kilometre taşlarından Vurun Kahpeye, Kurtuluş Savaşı’nın sürdüğü cephelerden birinin, belki de en önemlisinin bağrında geçer: bir taşra kasabasında. Halide Edib Adıvar’ın son derece gerçekçi, ayrıntılara inen gözlem gücüyle yazılmış bu unutulmaz roman, Anadolu aydınlanmasının gerçek kahramanlarına, halkın aydınlanması için hayatlarını hiçe sayan kadınlara adanmış bir ağıt, dönüp dönüp yeniden okunacak bir belge niteliğinde.
Bir yarıyıl ödeviydi Vurun Kahpeye: Okuyacak, özetini çıkaracak, belli başlı kişilerini tahlil edecektik. Bilmem böylesi ödevler yine veriliyor mu? Ödev dosyasında derlediğimiz ödevden, yazdıklarımdan, bugün tek satır, tek sözcük hatırlamıyorum. Ama Aliye’nin yemini -hemen hemen sözcüğü sözcüğüne- ezberimde: Toprağınız toprağım, eviniz evim; burası için, bu diyarın çocukları için bir ana, bir ışık olacağım ve hiçbir şeyden korkmayacağım; vallahi ve billahi!
SELİM İLERİ
Bir yarıyıl ödeviydi Vurun Kahpeye: Okuyacak, özetini çıkaracak, belli başlı kişilerini tahlil edecektik. Bilmem böylesi ödevler yine veriliyor mu? Ödev dosyasında derlediğimiz ödevden, yazdıklarımdan, bugün tek satır, tek sözcük hatırlamıyorum. Ama Aliye’nin yemini -hemen hemen sözcüğü sözcüğüne- ezberimde: Toprağınız toprağım, eviniz evim; burası için, bu diyarın çocukları için bir ana, bir ışık olacağım ve hiçbir şeyden korkmayacağım; vallahi ve billahi!
SELİM İLERİ
Halide Edib'in bu kitabını henüz bitirdim. Daha önce bu yazardan bir kitap okumamıştım. Ama okumayı gerçekten çok istiyordum, bu nedenle üç kitabını birden satın almıştım :) Alalı fazla zaman olmadı , hemen okumak istedim. Daha kitaba başlamadan adından ve arka kapağından çok iç burkan bir kitap olacağını anlamıştım . Zaten öyle de oldu, kitabın son sayfasını okurken gözlerim dolu doluydu.
Yazarın kaleminden bahsetmek istiyorum. Açıkçası okumadan önce bana ağır bir dili vardır gibi geliyordu ; biraz gözümü korkutmuştu. Ama hiç korkmaya gerek yokmuş, kitap kısa sürede bitti .Halide Edib'in dili o kadar güzel ki... Evet cümleler süslü ve uzun ama o kadar yerinde ki . Dili insanı hiç sıkmıyor ve yormuyor ,oldukça akıcı. O uzun cümleler resmen beni mest etti , yazar daha da ,daha da uzatsın istedim :D Benim okuduğum sadeleştirilmiş basım değildi , bu nedenle bir sayfada yaklaşık 5-6 sözcük için sayfanın altındaki açıklamaya bakmanız gerekiyor. Başlarda o sözcüklere bakarken kitaptan kopma yaşadım ama çabuk alıştım . Siz benim dikkatim dağılır derseniz sadeleştirilmiş basımını okuyabilirsiniz ya da bilmediğiniz sözcükleri es geçebilirsiniz ; o şekilde de çok anlaşılmayacağını düşünmüyorum.
Bu kitaptaki izlenimlerime göre yazar anlatmak istediğini oldukça sade, net ve vurucu bir şekilde veriyor. Eser Kurtuluş Savaşı zamanlarında küçük bir kasabada geçiyor. Kasabaya gelen genç, güzel, aydın düşünceli Aliye öğretmenin cahillikle, yobazlıkla, gericilikle mücadelesini anlatıyor. Sürekli herkes tarafından kirletilmeye çalışılan Aliye, her ne olursa olsun bembeyaz kalıyor ve bu beyazlık, parlaklık düşmanlarını daha da delirtiyor. Kadınların nasıl ikinci sınıf insan muamelesi gördüğünü , bazı din adamlarının (?) kendi çıkarları için nasıl memleketini satabildiğini, dini saptırabildiğini ve halkın cahilliğinden yararlanarak onları nasıl kolay etkilediğini çok net gördüm kitapta. Halide Edib feminist kişiliğini de Aliye'de çok güzel yansıtmıştı. Ayrıca Aliye'nin uğradığı haksızlıklara rağmen yine de kasaba insanına olan vefasını görüyoruz. Aliye'den başka Ömer Efendi ve minik Durmuş karakterlerini de çok sevdim , Anadolu insanın sıcacık yüreği bu iki karakterde çok iyi yansıtılmıştı.
Kitabı boğazım düğüm düğüm okudum, herkese de tavsiye ederim.
Kitaptan alıntılar :
"Bütün debdebe, şöhret ve servetini Türk kanı ve Türk malı ile elde eden bu kahredici Türk düşmanı, nihayet, her şeyi küçük bir Türk kızının ayaklarına atıyordu.Dünya ne garip, ne garip bir şeydi. Bazan adam, yirmi üç yaşında birdenbire ne kadar ihtiyar, ne kadar bütün dünyayı kavrayan bir tecrübeye sahip oluyordu." sf 134
"Bütün tarihte milleti için ölen ve ıstırap çeken kadınlar, ezeli gözlerinde mukaddes bir ışıkla, melek gibi dudaklarında asırların silemediği zafer tebessümüyle Aliye'ye bakıyorlardı. Demek hayatının bu harikulade dakikası Aliye'den, zavallı, isimsiz muallimeden, o geçen kadınların birinin yapamayacağı kadar ağır ve çirkin bir fedakarlık istiyordu." sf 135
"Hayır, din bu değildi, bu çirkin ve galiz Hacı Fettah Efendi' nin temsil ettiği şey değildi. Din, nurlar içinde nihayetsiz bir rahmetin, şefaatin tecellisiydi. Kundakta ümmeti için şefaat talep eden Peygamber 'in asi ümmetine melce olan büyük Muhammed'in dini idi." sf 143
"Tosun, onun için yegane şeydi. Fakat Aliye, Tosun'un hayatını sarsan bütün ihtiras içinde sadece bir parça , bir zerre idi. Zavallı küçük kız bilmiyordu ki, aynı kudretle birbirine bağlı olan büyük aşkların hepsi masallardadır. Kendi bakir kalbinin taşıdığı, bütün dünyasını dolduran aşk sahrasında tek ve yalnızdır." sf 157
"Fakat yazık o kadına ki, kalbini böyle bir adama, iradesini böyle bir fikir esirine uydurmuştur. Çünkü fikriyle sevgilisi karşı karşıya geldiği zaman, her ne ıstırap ve gözyaşı mukabilinde olursa olsun, mutlak feda edilecek olan, sevgilidir." sf 172
"Tosun'un altın salkımlardan süzülen ayın altın ışığındaki gözleri bütün imanını, bütün kadınlık ve iyilik hülyalarının almıştı; sevmek meşakkatti. İyilik , çocuk gibi azabdan, fedakarlıktan, belki de ölümden doğardı." sf 199
"Toprağınız toprağım, eviniz evim ; burası için, bu diyarın çocukları için bir ana, bir ışık olacağım ve hiçbir şeyden korkmayacağım; vallahi ve billahi! "
Vurun Kahpeye benim de Selim İleri gibi ödev olarak lisede okuduğum bir kitaptı. Aradan zaman geçmesine rağmen unutmadığım romanların içinde. Yazarın Sinekli Bakkal'ı da güzeldir, tavsiye ederim :))
YanıtlaSilTavsiyen için teşekkürler, alışveriş listeme ekledim bile , en kısa zamanda alıp okumak istiyorum :) Bloguma ilk yorumun severek takip ettiğim tatlı hesabından gelmesi beni çoook mutlu etti :))
Sil